9-----AA İNSANLARııı
  AKKUYU TERMİK SANTRALİNİN TARİHİ GEŞİMİ
 

Türkiye Nükleer Enerji Çalışmaları ve Akkuyu Nükleer Santralinin Tarihsel Gelişimi

Bu yazıda nükleer enerjinin maliyetleri, yer seçimi, kriterleri, gerekli olup olmadığı, çevresel etkileri vb konular ele alınmayacaktır. Bunlar başka bir yazının konusudur. Bu yazının amacı Türkiye’nin nükleer enerji macerasını tarihsel açıdan kısaca özetlemektir.

Nükleer enerji tartışmaları zaman zaman Türkiye’nin gündemine gelmesine karşın sonuçlandırılamamış projelerden bir tanesidir. Özellikle 2005-2006 Kışında Rusya ile Ukrayna arasındaki doğal gaz krizi , İran’ın nükleer enerji santrali inşa etme arzusuna karşı gösterilen uluslar arası tepkiler devam ederken, sessiz sedasız Türk hükümeti 4. kez Türkiye kamuoyunun önüne getirdi. Türkiye’nin, dördüncü kez ihale çıkacağı nükleer enerji ihalenin yöntem ve takvimini bu yılın birinci çeyreğinde açıklaması bekleniyor. Bu kez ihalenin yapıldığı dünya koşulları göz önüne alındığında koşulların çok daha değişik olduğu görülüyor. Özellikle İran konusu dünya gündeminde iken Türkiye ve benzeri ülkelerin Nükleer teknolojiyi kullanmasının başta Amerika Birleşik Devletlerinin iznine bağlı olduğunu söylemek çok yanlış olmayacaktır.

Şubat Ayının ilk haftasında Enerji bakanı Hilmi Güler’in ABD’de görüşmeler yapmaya gitmesi ve ardından da kamuoyuna yeniden nükleer enerji santralleri ihale sürecinin yapılacağının açıklanması bu konuda Türkiye ile ABD arasında anlaşmaya varıldığı izlenimini vermektedir.Basında sıkça 7-8 yerin varlığından söz edilmiş olsa da konuyla yakından ilgilenenlerde bilirler ki adı geçen yerlerden ön plana çıkan iki yer vardır bunlardan birisi Mersin Akkuyu, ikincisi ise Sinop’tur. Bunun dışında çıkabilecek bir yer seçimi sürpriz olacaktır. Yer seçimi konusunda da ekonomik faktörlerden ziyade siyasal faktörlerin etkili olacağı inancındayım. Mersin’in seçilmesi durumunda bunun orta doğuya yönelik, Sinop’un seçilmesi durumunda ise ABD ilerideki Asya ve Rusya Politikaları ile ilintili olabileceğini düşünmeden edemiyorum.
Gündemimize her geldiğinde yoğun tartışmalar yaratan nükleer enerji ile ilgili çalışmalar sanıldığının aksine son yıllarda ortaya çıkmamıştır. Ülkemizde nükleer enerji ile ilgili çalışmalar 1950′lerin ikinci yarılarına kadar gitmektedir. Başbakanlık Atom Enerjisi Kurumunun (AEK) 1956 yılında 6821 sayılı yasayla kurulması bu çalışmaların başlangıcı olarak kabul edilebilir.

AEK nükleer santrallerin güvenlik, lisanslama , nükleer alandaki uluslararası kuruluşlar ile ilişkiler, ilgili kod ve standartların hazırlanması, ilgili kuruluşlar arasında koordinasyonun sağlanması, personel eğitimi, bağlı merkezlerde bilimsel ve teknolojik araştırmalar yapmak ile görevlendirildi. 1965 yılından itibaren Elektrik İşleri Etüd İdaresi (EİEİ) ve İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Nükleer Enerji Enstitüsü işbirliği sonucu ilk ön fizibilite etüdü çalışması yapıldı (Şahin, 1985:10-11). Nükleer alandaki temel uygulamalı araştırma geliştirme faaliyetlerini yürütmek için gerekli araştırma kurumlarının oluşturulması doğrultusunda 1962 yılında Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi (ÇENAEM), 1966 yılında Ankara Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi (ANAEM) kurulmuştur. 1981 yılında ise Lalahan Hayvan Sağlığı Nükleer Araştırma Enstitüsü (LHSNAE) faaliyete geçirilmiş ve 1982 yılında 2690 sayılı yasayla Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) kurulmuştur. 1993 yılında ise bir Nükleer Hesaplamalar ve Tasarım Grubu (NHTG) oluşturulmuştur (Türkiye Atom Enerjisi Kurumu,1998: 1-2).

1967-1970 yılları arasında, 300 MWe gücünde ve 1977 yılında işletilmesi öngörülen ağır su tipindeki nükleer santralle ilgili fizibilite çalışması, EİEİ’nce yabancı bir müşavirlik grubuna hazırlatılmıştır. Bu çalışmalar gerek santral yerinin seçimi konusunda karşılaşılan güçlükler gerekse 1970-1971 yıllarındaki ekonomik ve politik nedenlerden ötürü sonuçsuz kalmıştır. 1970 yılı sonunda Türkiye Elektrik Kurumu (TEK) yasasının kabul edilmesi sonucu nükleer santralle ilgili çalışmalar TEK’e devredilmiştir.
1971yılında ise TEK’e bağlı olarak Nükleer Santraller Daire Başkanlığı oluşturulmuştur (Bozkurt,1994:14-15). Bu dönemi takip eden günlerde yoğun olarak santral yerinin belirlenmesine çalışılmıştır.

Kuruluş yerinin seçiminde enterkonnekte sistem açısından kayıpların minimize edilmesi, jeolojik, jeofizik, meteorolojik, hidrolojik, sismik ve sismotektonik etütlerinin yanı sıra güvenlik ve kaza analizleri, deniz biyolojisi, zemin sondajları, su temini gibi değişik konuların göz önüne alınması gereklidir (Şahin,1985,11).
1972 Yılında başlayan nükleer santralın yer seçimi çalışmaları 1974-1975 yıllarından itibaren daha yoğun bir şekilde yürütülmüştür. 1975 yılında nükleer santrallerin mühendislik ve müşavirlik hizmetlerini yürütmek üzere üç İsviçre ve bir Fransız firmasından oluşan konsorsiyum ile sözleşme imzalanmıştır. Bu firmaların yanı sıra Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ), İTÜ, Ege ve Boğaziçi Üniversiteleri, Devlet Su İşleri (DSİ), Maden Tetkik Arama Enstitüsü (MTA),EİEİ, AEK, Deprem Araştırma Enstitüsü (DAE), Devlet Meteoroloji İşleri (DMİ), Çekmece ve Ankara Nükleer Araştırma Merkezleri ile yakın işbirliği yapılmıştır. Stratejik (askeri açıdan önceliksel), sismolojik (depremsel), jeolojik (yer-oluşum bilimsel ), v.b. kriterler bazında, birçok aday mevkii arasından, Akkuyu seçilmiş; sonra da, dikkate alınması gereken tüm kriterler itibariyle yapılan incelemede ilk nükleer santralin kurulabileceği bir mevki olarak benimsenmiştir. Gerçekte, öncelikli olarak, ülkemizin başlıca sanayi yük merkezlerine yakınlığı dolayısıyla, Trakya Karadeniz sahili üzerinde durulmuş; ancak özellikle o dönemde Yunanistan’la yaşanmakta olan sorunlar nedeniyle Trakya’dan askeri ve stratejik nedenlerle vazgeçilmiştir (Yarman,1998: Cumhuriyet Gazetesi, 06 Temmuz).

Sonuç olarak, Gülnar Kasabası yakınlarında bulunan, Akdeniz sahilindeki Akkuyu yöresi uygun yer olarak seçilmiştir. Hazırlanan yer raporu , daha önce yapılan fizibilite ve kuruluş yeri ile ilgili çalışmalar revize edilerek 1976 yılında TAEK (Türkiye Atom Enerjisi Kurumu) tarafından Akkuyu için yer lisansı verilmiştir. Santralin kendisi, yardımcı tesisleri, sosyal tesisleri, koruma alanını kapsayacak şekilde toplam 8.5 km2 ‘lik alan kamulaştırılmıştır.

Akkuyuda yapılan çalışmalara paralel olarak daha sonra kurulması düşünülen santral için seçilen Sinop İnceburun’daki ön araştırmalara 1980 yılında başlanırken, bu araştırmalarda daha önceki çalışmalardan elde edilen birikim nedeniyle yerli olanaklar kullanılmıştır. 1977 Yılında Akkuyu Nükleer Santrali için uluslararası ihale düzenlenmiştir. Alınan tekliflerin değerlendirilmesi sonucunda İsveç ASEA-ATOM,ve STAL-LAVAL grubunun teklifi ilk sırayı almıştır. Söz konusu firmalar ile uzun sayılabilecek görüşmeler yapılmıştır (Bozkurt,1994:15). Türk hükümetinin %100 finansman talebindeki ısrarlı tutumu sonucu bu görüşmelerden bir sonuç alınamamış ve görüşmeler 1980 yılında kesilmiştir. 1982-1983 yıllarında ise 7 firmadan teklif istenmiş, alınan tekliflerin değerlendirilmesi, hazırlanan raporlar, görüşler ve hükümetin değerlendirmeleri sonucunda 1983 yılında 3 firmaya iyi niyet mektubu gönderilmesine karar verilmiştir. Buna göre Akkuyu’da AECL (Kanada), firmasının 665 Mwe, KWU (Almanya) Firmasının 986 Mwe, Sinop�ta ise General Electric (Amerika) firmasının da 1185 MWe gücünde santral kurması öngörülmüştür. Sinop’ta yer araştırmalarının sonuçlanmamasından ötürü General Electric firması ile görüşmeler başlayamamıştır. Diğer taraftan, AECL ve KWU firmalarıyla teknik, idari, ticari ve finansman görüşmelerine başlanmıştır. Bu firmalardan istenen santralin tüm finansman gereksiniminin %100′ünü karşılayacak kredi temini önerisi de firmalarca kabul görmüştür. 1984 yılı Eylül ayında, Türk hükümeti, nükleer santralin Yap İşlet Devret Modeline göre yeniden revize edilmesini firmalardan talep etmiştir. KWU firması bu teklife uyamayacağını bildirerek görüşmelerden çekilmiştir.

AECL firması ise, hükümetin öngördüğü modeli prensip olarak kabul ederek görüşmelere başlamıştır. AECL’nin %60 TEK’in, %40 katılımı ile 125 Milyon $ sermayeli ortak şirket kurulması ve santralin 15 yıl süreyle AECL sorumluluğunda çalıştırılması ve öngörülen sürede borçların tamamının ödenerek TEK’e devredilmesi planlanmıştır. 1985 Ağustos’unda AECL ile TEK arasında ön protokol imzalanmıştır. Kanada hükümeti getireceği krediye Türk hükümetinin garanti vermesi koşulunu öne sürmüştür. Bu koşul Türk hükümetince kabul edilmemiştir. Tüm bu olayların geliştiği esnada Nisan 1986′da Chernobly de meydana gelen nükleer kaza nedeniyle görüşmeler kesilmiş ve bekleme dönemine girilmiştir ( Bozkurt, 1994:15-16).
Sonuçlandırılamayan iki ihaleden 7 yıl sonra, 1993′de TEAŞ(eski adı TEK) nükleer programı yeniden uygulamaya koymuştur. Akkuyu Nükleer Güç Santralı, yeniden Devlet Yatırım Programına alınarak, Kore danışmanlık firması KAERI tarafından hazırlanan ihale şartnameleri, TEAŞ Santraller ve Ticaret/Hukuk Dairelerince 1995 ve 1996′da geliştirilerek, 17 Aralık 1996′da yeniden uluslararası ihaleye çıkarılmıştır.
İskenderun, Tarsus ve Antakya Çevre Koruma Dernekleri 1995 yılında Adana 1. İdare Mahkemesinde, Akkuyu Nükleer Santralı Projesinin Çevre Etki Değerlendirme (”ÇED”) Raporu hazırlanmadan yeniden başlatıldığı, bu açıdan, projenin bitirilmesi halinde Akkuyu ve çevresini tehdit edeceği iddiası ile Nükleer Santral Projesinin durdurulması istemi ile dava açmışlardır. Dava Adana 1. İdare Mahkemesi tarafından reddedildikten sonra aynı dernekler bu kez ilgili kararın usul ve yasaya aykırı olarak alındığını ileri sürerek bozulması istemi ile Danıştay’a başvurmuş, buna karşılık Danıştay da önceki mahkeme red kararını aşağıdaki görüşlerle onamıştır.

İlk aşamada Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (”TAEK”) tarafından sadece Yer Lisansı verilmiştir. Bu lisans bölgenin sismik, jeolojik, jeoteknik vb. araştırmaları tamamlanıp gereken yer raporu hazırlandıktan sonra verilmiştir. · Santral teknolojisi seçildikten ve kanun ve yönetmelikler hükümleri tümüyle yerine getirildikten sonra ikinci aşamada TAEK tarafından İnşaat Lisansı verilecektir.
· Öte yandan, Çevresel Etki Değerlendirme (”ÇED”) Yönetmeliği uyarınca hazırlanacak olan ÇED Raporu İnşaat Lisansı alınması aşamasında hazırlanabilecektir. · Tesisin tamamlanması ertesinde, üçüncü aşama olarak TAEK tarafından İşletme Lisansı verecektir.

Danıştay, TEAŞ’ın uygulamalarının Çevre Mevzuatı yönünden Türk Kanun, Yönetmelik ve usulleri ile uyum içinde yürütüldüğü, dolayısıyla Akkuyu Nükleer Santral Projesine devam olunması gerektiği neticesine varmış ve bu nedenle 27 Mayıs 1997 tarihinde daha önce Adana 1. İdari Mahkemesi’nin verdiği red kararını onamıştır. (Teaş,1999:3-4).

Akkuyu Nükleer Santralı Projesinin Özellikleri ve İhale Şartları İhale esas olarak ticari işletmedeki PWR (Basınçlı Su Reaktörü), BWR (Kaynar Su Reaktörü ) ve PHWR (Basınçlı Ağır Su Reaktörü) tiplerine açık tutulmuştur ve teklifçi firmaların iki alternatifli teklif vermeleri istenmiştir. Buna göre;
Alternatif I: (Ana teklif) : Net çıkış gücü 1400+5% MWe olan bir nükleer santral (Teklif edilen ünite kurulu gücüne bağlı olarak 1 veya 2 ünite)

Alternatif II (Opsiyonel) : Net çıkış gücü 2800+5% MWe olan bir nükleer santral (Teklif edilen ünite kurulu gücüne başlı olarak 2 veya 4 ünite)
İzin verilen en düşük ünite gücü 600 MWe (net) ve en düşük nükleer santral gücü 800 MWe (net) olması istenmiştir. Teklifçi firmaların yeterliliği açısından aşağıdaki ana kriterlere uygun teklif vermeleri zorunlu tutulmuştur.

·Şimdiye kadar en az iki nükleer santral inşa etmiş ve devreye almış olmak,
· Akkuyu için yapılacak tekliftekine eşdeğer bir “referans santral” göstermek,
·Tercihan kendi ülkesinin dışında nükleer santral kurmuş olmak,
·Önceden “kaza” yapan bir tasarım teklif etmemek,
·Teklif olunan nükleer santralin öncelikle, teklifçinin kendi ülkesinde lisanslanabilir olması,
· Teklif edilen tipin 5 yıllık işletim deneyimi olması, ·Teklif edilen güç santralı tipinin en yenisi olması .
İhale Kapsamı aşağıdaki gibiydi.

Anahtar teslimi esasına göre, nükleer ve türbin odaları, 20 yıllık kullanılmış yakıt depolama kapasitesinde yakıt depolama sistemi, soğutma suyu alış ve deşarj yapıları, 154 kV ve 380 kV GIS (Gas Insulated Substation - Gaz İzoleli Şalt Merkezi) den meydana gelen Nükleer Güç Santrali, gerekiyorsa ağır su da dahil olmak üzere 2 yıllık garanti süresini kapsayan ilk yakıt yükleme ve yeniden yüklemelerini, ayrıca garanti süresi sonrasında 5 yıllık yakıtın teminini (opsiyonel) içeren “Nükleer Yakıt Temini”; 2 yıllık garanti süresi için İşletme Süpervizörlüğü ve bu sürenin bitiminden sonra 2 yıl için İşletme Süpervizörlüğünün devam ettirilmesi (opsiyonel); 2 yıllık garanti süresini ve sonrasındaki 3 yılı (opsiyonel) kapsayan yedek parçalar; TEAŞ işletme personelinin yurtiçi ve yurtdışında eğitilmesi ve replika simülatör temini; kısmen bitirilmiş limanın tamamlanması; TEAŞ işletme personeli için sosyal site inşa edilmesi; nükleer santral ve sosyal tesisler için 9 km mesafeden kullanma ve içme suyunun getirilmesi.

Akkuyu Projesinin Finansmanı Teklif verecek konsorsiyumların yukarıda tanımlandığı şekilde Alternatif I’deki Nükleer Santrale (Maksimum 1400 MWe) 100% finansman sağlamaları istendi.. Devlet veya güvenilir finans kuruluşlarının ana kredi şartlarını ihtiva eden “Niyet Mektupları” veya eşdeğer belgeleri TEAŞ’ın takdirine bağlı olarak Alternatif II (opsiyonel teklif, 2800 MWe maksimum) için ilaveten gerekecek ve Alternatif I teklif için getirilecek kredi miktarlarının üstündeki kredi ihtiyacı için dikkate alınabilecekti.

Sözleşme Alternatif II esaslarına göre imzalanırsa, yukarıdaki şarta göre teklif veren firma opsiyonel ünite veya uniteler için kesin kredi şartlarını sözleşmenin imzalanmasından sonra 1,5 yıl içinde getirecek ve bu eskalasyon, opsiyonel kalemler ve öngörülmeyen harcamaları da içerecek tarzda tüm sözleşme bedelini kapsayacaktır. Kredi önerisi tekliflerle birlikte verilecektir. Teklif olunan krediler, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı’nın kabul ve onayına tabi olacaktı. İhaleye girecek konsorsiyumların kredileri aynı zamanda yerli teslimat ve hizmetleri, kredi sigorta primlerini de kapsayacaktı.

İşveren olarak TEAŞ, 8,5 km2 lik santral sahası ve kullanma ve içme suyu kuyuları sahalarının istimlakı, devlet karayoluna bağlantıları, şantiye sahası dahili yolları, sahaya gelen 2×154 kV yüksek gerilim hatları, 154/34.5 kV geçici şalt ve dağıtım sistemi, yer araştırmaları, 100′ü aşkın rapor ve geçici şantiye binaları için şimdiye kadar harcanmış bulunan yaklaşık 100 Milyon Amerikan Dolarına ilaveten aşağıdaki harcamaları nakit olarak karşılayacaktır:

· Tesis dönemi faizleri,
· Gümrük vergi ve harçları, alınması gereken izinler için ortaya çıkacak diğer vergi ve giderler,
· Akkuyu Nükleer Güç Santralı ile Enterkonnekte Sistemi birbirine bağlayacak 380/154 kV’lik yüksek gerilim hatlarının yapımı,
·Yüklenicinin yabancı ortaklarının Türkiye’de gerçekleştirecekleri hizmetlerin sonucunda ortaya çıkacak tüm vergi ve fonlar
Projenin ana nakit akışı şu şekilde olacaktır: Sevkiyat, inşaat, montaj ve hizmetlerde iş akışına bağlı olarak 15% avans (yerli teslimde 10%), teslimatta 80% (yerli teslimde 85%) ve geçici kabul ertesinde 5% (Taek, 1999:1-6). Proje İle İlgili Gelişmeler İhale öncesinde yapılan iki bilgilendirme toplantısına katılan üç konsorsiyum, teklif vermiştir. Bunlar:
1- AECL ( Kanada) - HİTACHİ - ( GÜRİŞ - GAMA - BAYINDIR ) ( Türkiye)
2- WESTINGHOUSE- MITSUBISHI ( USA - Japonya), ( ENKA - MNG), (Türkiye)
3- NPI ( Fransa -Almanya) - SIEMENS - FRAMATOME - GEL - A - CAMPENON BERNAND HOCHTIEF - ( SIMKO GARANTİ KOZA-STFA-TEKFEN) ( Türkiye)
İhaleye giren konsorsiyumların üstesinden gelmesi gereken ana problem, yerli bölüm de dahil olmak üzere projenin gerektirdiği büyük miktarda finansmanın paketinin oluşturulmasıdır.

Akkuyu Nükleer Santralının teklif değerlendirme safhasında uluslararası bir mühendislik-danışmanlık firması TEAŞ’a teknik konularda yardımcı olmaktadır. Bu gaye ile Avrupa ve ABD firmalarından alınan 10 teklif değerlendirilmiş ve bir İspanyol firması seçilmiştir. TEAŞ (Türkiye Elektrik Üretim - İletim A.Ş.) 17 Aralık 1996 tarihinde uluslararası ihaleye çıkmak sureti ile yaklaşık 3000 MWe kurulu güce ulaşacak nükleer programını yeniden başlatmıştır. 15 Ekim 1997 tarihinde teklifler alınmıştır.
İlk nükleer ünite 2006 yılında enterkonnekte sisteme bağlanması planlanlanmıştır.

Daha sonra Akkuyu nükleer santrali ihalesi sürecinin 31 Aralık 1999 tarihine kadar uzatılmıştır. Santral ile ilgili olarak çıkarılan ihalenin şartnamesinde yer alan bir defaya özgü olmak üzere uzatma yapılabileceği kaydına dayanılarak, 1998 yılında bir yıllık süre ile uzatma yapılmıştır. 3 ay süre ile yapılan yeni uzatma ile ihaleye katılan konsorsiyumlardan ihale sürecine bağlı kalmaları istenmiştir (Hürriyet,10 Ekim 1999).
25 Temmuz 2000′dede dönemin başbakanı Ecevit nükleer enerji projesinin ekonomik olmadığını belirterek, bu fikirden vazgeçildiğini açıkladı. Ecevit iptalin gerekçelerini açıklarken , Türkiye Atom Enerjisi Kurumu raporunda 15-20 yıl sonra doğal gazda sıkıntıların artacağını , ilerleyen yıllarda bir nükleer enerji santrali dahi yetmeyecek, çok sayıda santral tasarlamak gerektiğini ve eğer su anda borçlanarak nükleer enerji santrali yatırımına girilirse uygulanan enflasyonu düşürme programını zora sokabileceğini söyledi. Ecevit, doğal gaz ve hidrolik enerji projelerinin geliştirilmesi için yeterli kaynak sağlanırsa, nükleer santrallere gerek kalmayacağını öngörürken, Nükleer santral için beklememiz uygun olur, vazgeçmemiz doğru olmaz derken ileride bu konunun tekrar gündeme geleceğinin mesajlarını verdi.

Bu açıklamadan dört yıl sonra AK Parti hükümetinin de gündeminde nükleer enerji olduğu duyuruldu. Gerekçe yine aynıydı: Türkiye önümüzdeki yıllarda bir enerji darboğazına girebilir.Enerji Bakanı Hilmi Güler planlarının 2012′yee kadar üç nükleer santral kurmak olduğunu söyledi. Ardından 2005 yılı sonlarında Ukrayna ile Rusya arasındaki doğalgaz krizi, İran�ın Türkiye’ye yolladığı gazı kısması ve giderek artan petrol fiyatlarıyla nükleere yönelmenin gerekliliği vurgulandı ve planların bir ay içinde açıklanacağı belirtildi. http://www.peyzaj.gen.tr/index.php?option=com_content&task=view&id=72&Itemid=2
Kısaca özetlemeye çalıştığımız Türkiye’nin nükleer enerji tarihçesinin 4. dönemeci başlamış gibi görünüyor. Bu 4. dönemecin artık değişen dünya koşullarında ekonomik anlamlar ötesinde anlamlar taşıdığını bilmemiz gerekmektedir. Bu tartışmaların sağlıklı bir ortamda yapılması ve karara bağlanması sadece Türkiye’yi değil AB, ABD ve bölgeyide çok yakından ilgilendirmektedir.

 
  Bugün 1 ziyaretçi (1 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol